S(y)ormaca..

Nedir yaşadığın?
Sana sorulan soruya "Bana bunu ne cüretle sorarsın?" diyecek kadar cesaretin yok. Çünkü zaten sen, hak vermişsin herkese; seni herkes sorgulayabilir türlü sıfatla.. Yaptıklarını açıklamaya tenezzül dahi etmezsin; çünkü saygı duymazsın hiçbir söylediğine, duyduğuna, yaşadığına.. Bir yalanın içinde ancak kendini kandırırsın, diğerlerinin de inandığını varsayarak sana.. Hepsinin sebebi içindeki o güçsüz sen midir yoksa.. Kenarda kalmış zamanlarca, itilmiş biraz da ezilmiş sen..

Kendini yeni öğrenmiş, daha ana yavrusu bir yaban hayvanı edasıyla marifetmiş gibi saldırmak, dişlersin orayı, burayı, beni.. Kanatırsın da.. İstediğini alırsın yani. Ama aldığınla kalırsın ancak. Daha fazlasını bulamazsın istesen de. Çünkü canı yanan bir can'ın verecek hiçbir şeyi kalmaz, tükenmiştir verecekleri, gücü kalmamıştır ya da vermek istese bile fazlasını.. En yaban halinle devam edersin sen yoluna; yine diş geçirerek sağa sola, yine kanatarak birilerinin bir yerlerini..

Nedir yaşadığın?
Sen anlamlandıramadın henüz, eminim. Çünkü biliyorum içindeki o güçsüz seni. Nasıl da yalpalar zaman zaman, nasıl da çırpınır kanıtlamak için olmayan kudretini.. Acırım sana.. İçinden geçenleri bildirmenin acizlik sayıldığı bir bedenin hükmünde olduğum zamanlara da bakar, bakar bakar acırım. Acımalarımın kıyısından da kendime göz atarım, yanarım. Kimse bilmez. Kimse görmez. Kimse duymaz.

Bilirim, duysa da kulaklar bunu, gözler görse de, bilse de zihinler, mühürlü yürekler anlamaz. Zifte bulanmış elleriyle gözlerini kapatan adamlar, susar bakar ancak uzaktan tüm körlükleriyle..


Nedir yaşadığım?
Sustuğum zamanların içinde, çığlık çığlık büyürken yırtıldı ciğerlerim, aktı yatağıma. Kan yoktu, ter yoktu, saf acı.. Elimde kalanın aslında "kalmasa da olurmuş"luk dahi bir değeri yoktu.

Gözlerimin kırmızılığında, tüm tanıklarıyla güç zamanlarımın bir kere daha baktım maviye, dönerken martılar. Kediler etrafımda dolaşırken ve zannederken beni onları ısıtacak bir soba, çoktan soğumuştum ben, buz kesilmiştim çoktan. Etkisiyle damarlarımda gezinen o her yerimi uyuşturanın, sırtımı verdim demir gövdesine ağacın.. Bir şarkıya başladı dilim, belli belirsiz.. Üşüdüm, üşüdükçe söyledim, söyledikçe ağladım. Mavinin tuzundandı gözümden akan, tadındandı mavinin.. Yadırgamadım..

Nedir yanıma kalan?
Zamansız bir mekanda, beyazlar arasında yürüyen, geride bıraktıklarından biraz perişan, ileriye taşıyacaklarını düşündükçe güçlenen bir ben. Elinde kalanla avunmaktan bihaber, hep daha iyisini bilen, daha iyisini gören ve pek çoklarından iyisini hak eden.. Gözleri katran karasına dönmüş adamlardan; yüreği mühürlü, küflü, paslı kadınlardan, daha diri, daha kadın ben..

Yorumlar

  1. nasıl bir yorum yazmalı bu yazıya bilmiyorum aslında ama öyle bir duygusal 'kusma' hissettim ki güzel bir sona götürdü yazıyı. Birebir anlamında olduğu gibi,rahatlattı.Yazma süreci ya da öncesi kusmaya giden mide bulantısı ya da sancısı gibi geldi yani. Böyle bir absürt benzetme olur mu dersen. O da benim acayipliğim olsun.eline,yüreğine sağlık.

    kasım

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hasan'ın Rüyası

Aç!