Kayıtlar

Ocak, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Acaba nedir nedir?"

Burası bir garip liman. Yolları birer tümsek insan kapanı. Rüzgarı iğne iğne tende. Gecesi ve günü arası pek kısa. Günü aydınlık, gecesi kara en karasından. Burası bir kara zindan. İçi dışı nemli yalnızlık, bir koku sarmış etrafı. Duysan, düşer hayatı koklayan yerlerin.. Burası bir "gökyeri", derin. Aklını karmakarışık eder gürledi mi. Fısıldadı mı kulağına, zannedersin biri döver seni diliyle, öyle kanar kanım kanım her yanın. Burası. Neresi?

Ait

Şimdi çağırsam buraya gelecek bir adam var. O, senin adamın, yanıldığın zamanlarda başladığın bir ilişkinin sol yanı. Şimdi çağırsam buraya koşarak gelecek bir adamın var. Kadınlığını ayakları altında ezen,geriye bakmadan giden.. Adamın.. Ne düşünüyorsun gözlerini sana diktiğinde, kalbini gördüğünü mü.. İçini titreten sözler söylediğinde dili, karşısında duran kadının sen olduğunu mu sanıyorsun.. Acısını bilmediği hal’lere katlanır ya insan, bilmeden katlandığını da.. İçindesin işte böylesi bir bilinmezin. Aklın, kalbin bir olmuş oynuyorlar o adamın oyununu sana, gözlerini kapatıp önce, ateşe atıyorlar seni. Görmüyorsun, hissetmiyorsun, ayırt edemiyorsun kötüyü iyiden. O konuştukça, beni anlatıyor sana, saçlarının her kıvrımında yıllar sakladığını, kaçak bakışlarının aslında kaçak bakışlardan fazlası olduğunu, ellerinin üzerinde ne kadınlar, çocuklar yetiştirebileceğini, ne hayatlara yuva olacağını söylerken bedeninin, aslında beni arzuluyor. Her gece kıvrılıp sızmışken kıyına

Seyir

Sana pencere pencere bakıyorum. Bir şehri izler gibi çakıldığım yerden. Bir şehrin gecesini gündüzünü, hırlısını hırsızını, akıllısını delisini izler gibi bakıyorum sana tüm gün, kendisini aslında çoktan terk etmiş bir binanın üçüncü katında. Ne çok alçakta, dibinde yerin; ne de çok yüksekte, insandan uzak.. Tasam ne bilmiyorum, tasam var mı bilmediğim gibi.. Yalnız buradan, olduğum yerden işte, seni izliyorum..