Kayıtlar

Şubat, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Öhöm

100 gönderi geride kalmış.. Ne çok olmuş.. Kimi zaman kocaman, kimi zaman minicik yazılar ekledim buraya, kendimden, bir yerlerden, birilerinden.. Güzel oldu. Ben bu işi sevdim. Yazmanın "bu türlüsü"nü. Bahar evveli bir ruh hali var şimdi içerilerimde bir yerlerde. Böyle bir şenlikli bir yaslı. Ama güzel yine de, heyecanlı. Ritmi bozuk biraz lakin ahenkli.. Garip. Çirkin ama sempatik bir ruh hali. Uzun zamandır bir yerlerde yazmıyorum. En son Kül Öykü'de yayımlandı bir yazım, ondan beridir hareketsizim. Artık yazmak vaktidir. Bir çocuk kitabı projesi var kafamda. Anahatları belli, detayları da çizmeye çalışıyorum henüz yazma işine girişmeden. Bakalım nereye varacağım. Haberleri alacaksınız bu cepheden, hani bir merakınız varsa konuyla alakalı, gidereyim dedim. Aslı, İstanbul'dan bildirdi.

kar!

Resim
Uzun zamandır yaşamadığım türden bir heyecan yaşıyorum iki üç gündür, çocuklar gibiyim adeta. İstanbul'a kar yağıyor, ben eğleniyorum.. Sabah yine karla uyandığımda evimin bahçesinde, karşı dairemde oturan çocukların yaptığı kardan adamı gördüm, güldüm.. Karın insan üzerindeki etkisi incelenmeye değer, sonuç budur vardığım.. Çıkın dışarı, havanın soğuğu iliklere işlerken bir yandan da diriltiyor insanı.. Kardan adamlar, kartopları.. Pek acayip, güldürüyor insanı..

esin

sizin hiç tek dönemde yirmi dersiniz oldu mu? benim oldu, kör oldum..

logos

... -İçime attım. En iyisini yaptın. -Sen öyle sandın. E konuşsaydın o zaman. -Konuştum da daha evvel. Ne oldu? -Ne olacak… Ne olacaktı öyleyse? -İçimde kaldı. İyi olmuş sana. -Sevmiyorsun beni. Nereden çıktı ki şimdi? -Anlarım ben. Anlarsın. İçine atarsın sonra. -Atarım. İçim benim içim, attığım yer de benim, “attığım” gibi.. Atarsın. İçine ata ata anlarsın. -Sessiz olamıyorsun değil mi beş dakika? Sessizliği içimde olduruyorum ben, gürültüsü dışarıda sükunetimin. -Olamıyorsun sessiz. Evet, ben daha ziyade içimde oluyorum ne oluyorsam. -Alkışlanası bir insansın ayakta. İğnelerin değiyor topuğuma. -Yürüyemiyor musun? İlerleyemiyor musun yoksa.. Varsın iyi ki, gerilemiyorum sayende. -Güldürüyorsun sen beni. Bir şey yok başka yapabileceğim. -Başka bir şey vermeni istemedim ki senden ben. Gülüşler vermemi de istemedin sen. -Biliyorum. Her zaman olduğu gibi. -Çayın altı yanıyor mu? Uzun zamandır.. Altı üstü yanıyordur herhalde. ...

Bir şehiR

Bir şehir nasıl bu kadar hızlı solabilir, anlamak mümkün değil. Ben eskiden kaldırımlarda yürürken gülen, selamlaşan insanlar görürdüm burada. Yine aynı kaldırımlarda ağaçlar yaşardı, köklerine yakın yerlerinde çiçekler açan. Sokaklarından geçen arabaların camlarından arızalı kollar, sesler çıkmazdı sinir harbi içinde. Bir şehir, her türlü insanı sırtında taşır kimseye gıkını çıkarmazken nasıl bir anda tüm renklerini kaybetmek üzere çırpınır, anlamak mümkün değil. Biz, sarı, mor, yeşil, kırmızı.. Biz bu şehirde, farklı renklerde yaşamaktan memnunduk. Birbirimizle kaynaşır başka renkler olurduk; yepyeni, gün yüzü görmemiş, yenidoğan renkler.. Bilmediğimiz dillerde şarkılar söylerdik birbirimize, çalındığında kapımız, kapımızın ardında daha evvel tadını geçelim, adını bilmediğimiz lezzetler olurdu bakır kaplar içinde.. Bir şehir nasıl bu kadar hızlı soldurulur.. Anlamak mümkün değil..