Kayıtlar

Kasım, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BaK!

Benden gördüğünü sandığın şeyi bana yapma.. Önce bir dur, sor, soluklan.. Bir bak bakalım olana bitene, bir de benden dinle.. Sandığın gibi miymiş yaşanan, bir gör evvela.. Sonra yap ne yapacaksan, ister benim gibi, ister.. Kim gelirse eline, yörene o sıra..

Bildiri-Yorum #1

Neler oluyor bir bakalım.. Yurt ve dünya genelindeki gelişmeler yine bizi dürtüklüyor.. Ama ben yörüngemi bilirim! Kim var kim yok etrafımda, onlar neler yapıyor bir göz atalım.. Berna.. Berna uzun zamandır yazıyor.. İyi de yazıyor, iyi'ler üzeri bazen. Sözcükleri alıyor insanı, savuruyor. Onu okumak güzel. Ama artık, onu pek çok insan renkli baskılardan, kağıtlardan okuyor.. Berna artık bir gazetede çalışıyor ve öykülerini seriyor gözlerine insanların; yüreklerini kıvırıyor, büküyor, rahatlatıyor bazen.. Sadece bu da değil yaptığı, becerikli olmayagörsün insan. Reklam senin, halkla kurulması muhtemel ilişki benim, koşturup duruyor. Emeğinin karşılığı bulsun onu, hak ediyor, çoktan.. Seda ve Onur.. Onlar evlendiler! Evet, benim geç işitmemle, kısa süreli yüksek şiddetli bir şoka uğramama yol açsa da bu haber, ayaklarımı yerden kesti ve "Vaay.. Evlilik var Aslı.." dedirtti bana.. Mutlu oldum.. Nikahlarında olamadım şehir dışında olduğum için, lakin kalbim onlarlaydı.. On

Ara

Hayat, "Uyumak" ve "Uyanık kalmak" arasındaki zaman şimdi.. İçi boş.. Dolu ya da, değmiyor ama bana dolu yanı.. Gözüm boşlara alışık..

Sadece Avusturya’nın değil, sanatın da baş şehirlerinden biri… Viyana.

Resim
“Az sonra, siz bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım.” Tanıdık değil mi? O eski Türk filmlerinden fırlama replik.. Evet, siz birazdan bir yolculuğa çıkacaksınız, ben de gökyüzünden sizi izliyor olacağım. Şaka değil! Sizi tarihin ve sanatın kol kola gezindiği bir şehre götürüyorum; Viyana’ya! Avusturya’nın başkenti Viyana, 9 fedaral eyaletin yüzölçümü bakımından en küçüğü fakat nüfus açısından en kalabalık olanı, yaklaşık 1.650.000 kişi yaşıyor bugün Viyana’da. 1922 yılından beri eyalet olan Viyana, bununla birlikte Avusturya’nın en önemli şehirlerinden biri. Hal böyle iken, Viyana belediye meclisi aynı zamanda eyalet meclisi oluyor, Viyana belediye başkanı da aynı zamanda eyalet başkanı görevini sürdürüyor. Dışarıdan bakıldığında bunun karmaşık bir yapı olduğu söylenebilir, ancak bu durum bile Viyana’nın ne denli yüksek önem arz ettiğinin bir göstergesi elbette. Tarih boyunca pek çok göçe ve ihtişamlı yönetimlere sahip olmuş bu kentin milattan önce 1200 yılında bir Kelt yerle

yar/ım

Bu ara adet edindim bir işe başlayıp bitirememeyi.. Ne konuştuğum sözü bitiriyorum, yarım kalıyor cümleler ağzımda; ne yazdığım yazıyı.. Utanmasam kendimden, ki hâlâ utanıyorum, yürüdüğüm yolu bile yarım bırakacağım.. Belirtmem gerek, kendimden kaçarak bunu dahi yapıyorum bazen.. Havalar soğudu. Kara, kışa dönecek yüzünü artık sabahın altısıyla, akşamın sekizi. Ben de bu saatler arasında titriyor olacağım; kanım çekiliyor, dişlerim birbirini dövüyor olacak. Yaşayacağım. Biraz düşürerek ritmimi ya da aksine ısınmak için artırarak.. Tüm bunları yaparken, yine yarım kalacak bir şeyler; bu yarım olma hâli, bir süre daha devam edecek. Biliyorum.. Bu sabah karanlığa uyandım ve şimdi de bu sabahın gecesinde, karanlığın ortasında oturuyorum. Yine yazmaya başladım ve yine yarımlığından bahsediyorum içimdekilerin, çevremdekilerin, içinde bulunduklarımın. Bu yazı, tamamlanacak, hissediyorum. Ama biliyorum ki yardım etmeyecek tamamlanmasına bir şeylerin. Hayat kaldığı yerden, bir gecenin kör yerle

Reklam Yazarı Olmak ya da Olmamak..

Şimdilerde sık sık, dönüp dönüp okuduğum bir blog sitesi var. Zaten bugün itibariyle de takip ettiklerim arasında, görmüş olduğunuz sayfanın solunda bir yerlerde ikamet etmeye başlayacak adresi. Yazmak'sız yapamayanların, reklam yazarı olmayı hedefleyenlerin ve dahi olmuşların ısrarla kapısını çalması gereken bir site; http://reklamyazmak.blogspot.com Eline kalem bulaşan herkes göz atsın, gözü orada kalsın..

S(y)ormaca..

Nedir yaşadığın? Sana sorulan soruya "Bana bunu ne cüretle sorarsın?" diyecek kadar cesaretin yok. Çünkü zaten sen, hak vermişsin herkese; seni herkes sorgulayabilir türlü sıfatla.. Yaptıklarını açıklamaya tenezzül dahi etmezsin; çünkü saygı duymazsın hiçbir söylediğine, duyduğuna, yaşadığına.. Bir yalanın içinde ancak kendini kandırırsın, diğerlerinin de inandığını varsayarak sana.. Hepsinin sebebi içindeki o güçsüz sen midir yoksa.. Kenarda kalmış zamanlarca, itilmiş biraz da ezilmiş sen.. Kendini yeni öğrenmiş, daha ana yavrusu bir yaban hayvanı edasıyla marifetmiş gibi saldırmak, dişlersin orayı, burayı, beni.. Kanatırsın da.. İstediğini alırsın yani. Ama aldığınla kalırsın ancak. Daha fazlasını bulamazsın istesen de. Çünkü canı yanan bir can'ın verecek hiçbir şeyi kalmaz, tükenmiştir verecekleri, gücü kalmamıştır ya da vermek istese bile fazlasını.. En yaban halinle devam edersin sen yoluna; yine diş geçirerek sağa sola, yine kanatarak birilerinin bir yerlerini.. Ned