Kayıtlar

Ekim, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsan Kendisinin Yazarıdır

seni yazdım iki gün önce. bir bankta otururken yanıma gelişini. gözlerindeki gülüşün arkasında, buğulu camlara yazılmış aşk hikayelerini görünce anladım "o"nun sen olduğunu. o yüzden de seni yazdım iki gün önce. senden öncekilere olabilirdi bu satırlar, sonrakilere de. çünkü hiç söz vermedim ben senden sonrası yok diye. kanırttım içimi. her sözde indim biraz daha derine. erişemedim ama sana, sana gelen yollar kapanmıştı erişime. en ağız dolusundan küfürler boca ettim kağıda. sana yazdım. seni yazdım dün. bıkmadan usanmadan. uykusuzluğa ayak direterek. uykusuzluğu yer yüzünden silmek gayesiyle. olmadı yenik düştüm sonunda, uyudum huzurla. çabalamanın, kavgasını vermenin huzuruyla, senden ayrılmak istememenin.. yazdım yine. gün döndü, akşama durdu sonra. fark ettim ki ben yazmışım beni günlerdir. ben, bir ömür, seni, öbürünü, berikini yazıyorum diye ömrümü yazmışım kağıtlara. hepsi birer belge şimdi yaşadığıma, hepsi birer tanık, suç ortağı hatta. ne adaletten uzak

kok

bileklerinde, parmak uçlarında, yanaklarında ve dudaklarında taşıyordu o kokuyu. her çığlığında, her seslenişinde ve her fısıldayışında kulağıma tatlı sözler, kokusunu üzerime bırakıyordu. ne fenaydı. ne acımadan yoksundu bu tavrı. hiç düşünmüyordu o'ndan sonrasını. o kalkınca oturduğu koltuktan, uzaklardan izlediği televizyondan çevirip de başını, televizyondan daha uzağa gidince, o kokuyla başbaşa kalan ben'in neler çektiğini bilmiyordu ki. gidiyordu ve geride bırakıyordu sadece. bense şehrin sokaklarına atıyordum kendimi, hava soğuktu biraz daha soğuk'tan. kokusunun sindiği yerler üzerimdeydi, üzerim o kokuyordu, üstüm başım o'ydu. gel zaman git zaman, zaman ne gitti ne de geldi. onu da getirmedi zaman. ben her aklıma düştüğünde kokusunu duydum, her rüzgar üzerimi yalayıp estiğinde..

Yağmur!

Bir yağmur gördüm ki az önce... Yaşanması gereken cinstendi hani. Tekirdağ'dayım şu an. İstanbul'dan 2 saat uzak evimde oturuyorum. Güneş gökteyken, gecikmeli bir yaz yağmuru yağdı buraya. Hem de ne yağmak! Gök gürültüsüyle geldi, 15 dakikada avcunun içine aldı gözümün görebildiği her yeri ve dedim ya güneş öylece ışıldıyordu gökte! Coşkulandım. Hayatın kendi gizeminin ve o gizemde sakladığı sürprizlerin nasıl olup da beni kendimden geçirebileceğine tanık oldum bir kez daha. İhmal etmiyorum buraları. Şimdilerde çok yoğun bir yazma döneminden geçiyorum sadece. Zamana yayarak aktaracağım yeni sözlerimi buraya. İhmal etmeyin güzel bakmayı...