Artık burada kafamı kıracağım. Evet sanırım tek eksiğimiz buydu, burada bunu da yapacağım! Değişebilirliğine inanmadığım her şeyi bir bir yazacağım ki bir yere kaybolmasınlar, gözden yitmesinler. İlk kafamı kırarım’larım “bir kısım izlek” için yabancı olmayan bir “hayati damar”ımla, futbolla alakalı. Bir bakınız. Bakınız ki içimdeki şiddet tükensin! - Forma giydiği herhangi bir maçta Daniel Alves hakemi kandırmak maksatlı kendini yere atmazsa, - Galatasaray’ın mor forması yenilgi yüzü görürse, - Beşiktaş, adı sanı bilinir bir forvet transfer ederse, - İbrahimoviç 90 dakika boyunca herhangi bir maçta forma giyip de ofsaytta kalmazsa, - Daha uzun yıllar yaşayacak gibi görünen “Aziz Yıldırım hanedanı” devrilirse, - Cristiano Ronaldo, becerisinin sökmediği bir maçı çirkeflik yapmadan tamamlarsa - Ahmet Çakar, futbolun biraz da şov işi olduğunu ama bu kadar da “şovmenliğe” bulaştırılmaması gerektiğini fark ederse, - Sergen Yalçın, Baros’a seslenmeyi öğre...
Yaşamak. Sahip olduğun bedenin ve ruhunla başına gelebilecek her mutluluktan, her acıdan kendisi sorumlu olmalı ve hayatındaki herşey kendi seçimi olmalı. Hayatta kalmak için kişinin kendi kararlarına gerek olmaz, başkasına tabi olur, bitkisel hayatta takılırsın. Hayatta kalmayı tercih etmek, kendi hayatında hiç bir şeye el süremeden seyirci olabileceğin anlamına gelir. Yaşarken bütün senaryo senindir, sansürsüz.
YanıtlaSil"I don't wanna survive, I wanna live!"
YanıtlaSilgörülüp, ayırt edilen bi cümle. çok güzel...