turuncu
küçük kapıların, büyük insanların, dar geçitlerin, kıkırdayan kuşların ve daima ağlayan kedilerin olduğu bir şehirde, saçları uzun, kendisi saçlarından kısa bir kız yaşarmış. en sevdiği oyunları kendi evinde oynar, tüm ağaçlara kendi odasında tırmanır, elmalar toplar, yine kendi odasında o ağaçlardan düşer, sızlanırmış. hep kendi gülümsemelerini doğurur hem de kendi gözyaşlarını büyütürmüş o küçük, turuncu odada. bir gün uzaklardan bir gürültü duyulmuş. şehrin üzerine bir karanlık çökmüş. küçük kız odasındaki kiraz ağacının altında piknik yaparken aniden kararan havayı görünce korkmuş ama yüzündeki ürkek ifadeyle penceresine yürümekten de alamamış kendini. başını göğe doğru kaldırmış ve kocaman bir uçak görmüş. içinde şehrin tüm insanlarından daha büyük, şehrin tüm insanlarından daha zalim olduğu anlaşılan bir adam varmış. adam, gözünde kocaman gözlükleri, üzerinde şişkin montuyla gökyüzünden insanlara mutsuzluk dağıtmış ve kahkahalarla uzaklaşmış. o günün ardından küçük kapılı ko...