Deli mi Ne?
Arada bir, birkaç damla. Aç karnına ya da tok. Bilhassa gece yarısını azıcık geçtikten sonra… İyi gelir mi birkaç damla, arada bir? İyi gelir mi bazı geceler birkaç damla dökmek eskiler, pek eskiler, çok eskiler için? Peki ya dökülen damlalar kanıt olur mu eskilerin aslında yeniliklerinden pek de bir şey kaybetmediğine? Ne yorucu, ne karmaşık, ne sıkıcı hatta… Televizyonu kapattım. Çok uzak değil, ayak ucu tabirinin kıyılarında o kara kutu. Başucumda ise bir lâmba, beyaz, ayaklı. Fakat sabit. Bu durumda ayaklı olması pek manasız, pek kifayetsiz lâmbanın ayağı. Işık hem elime, kalemime, hem defterime, hem de bana vuruyor. Işık pek çok yere vuruyor, affetmiyor. Sertçe, hırpalıyor… Kapalı televizyonda kendimi izliyorum. Her kelimede, her noktada durup kendimi izliyorum. Sonra kendimi izlerken, gözüm sağ gözümden akan yaşa takılıyor, takılıyor, takılı… Öyle ki, kendimi izlerken kalem kayıyor elimden, satırları yalıyor, düşüyor sayfadan aşağı. Neyse ki hemen t...